HALİL ÖZCAN

Dünyamızda teknoloji, bilgisayar, uzay, uydu ve silahlanma yarışı tüm hızıyla yükselirken insanlığı ne hale getirdiğini başta manevi dünyasını lime lime ettiğini kılıktan kılığa soktuğunu beraber takip ediyoruz. Huzur, saadet, kalkınma, tokluk ararken tam tersine huzursuzluk, geri kalmışlık ve açlıktan başka bir şey kalmadığı ortadadır. Allah’ın bir misafirhane olarak dayayıp döşediği ve insanlığın emrine musahhar kıldığı dünyamız deniziyle, karasıyla gerekse üzerinde yaşayan tüm canlılarıyla adeta kobay durumuna sokulmuştur. Burada dikkat çeken en önemli husus bu güçlerin Müslüman olan ülkeleri ve buradaki Müslümanları hedef almasıdır. Hedef bazen de belki bir kaza, belki bir hata ya da çıkar meselesi sonucu başka bir ülke ve insanları da olabilmektedir. Kapitalizm acımasız ve sömürücüdür. İşte hak -batıl mücadelesinde tek ve vurucu nokta burasıdır. İslam tüm toplumlara huzur ve sükûn getirirken, maddi ve manevi kurtuluşa erdirmeyi, insanoğlunun hem bu dünyasını hem de diğer dünyasını mamur etmeyi hedef almış, hele hele kitabının hiçbir yerinde teröre, anarşiye yer vermezken, batıl tarih boyunca zulüm, terör, anarşi üretmiş ve bunda kapitalist, emperyalist güçlerin menfaati hedeflenmiştir. Her ne kadar İnsan haklarından dem vurup, bu uğurda birlikler, meclisler, mahkemeler, teşkilatlar kurmuş ve bunlara öncülük etmiş gibi görünseler de her zaman çalan ve oynayanlar kendileri olmuştur. İşlerine nasıl geliyorsa… Somali de Sudan da açlığa terk edilmiş çocukların cesetleri akbabalara teslim edilirken Filistin de babasının kucağında çocuklar vurulurken, Irak ta bugüne kadar 1, 2 milyon insan katledilirken, Lübnan da şu kadar insan evsiz barksız bırakılırken, daha dün Bosna Hersek te akıl almaz cinayetler işlenip, şu kadar insan yerinden, yuvasından edilip, sürgüne gönderilirken, Keşmir de, Afganistan da, Çeçenistan da oluk gibi kan akarken bugün Suriye de yüzbinlerce insan ölmüş milyonlarca insan evinden barkından edilmiştir. Bunların hepsi onlar için normaldir. İşin tabiatı böyledir.  Onlar, kurtulduklarını, zulümle abat olacaklarını zannedenler çok büyük bir yanılgı içindeler. Bunun farkındalar. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Dünya genelinde 815 Milyon insan açlıkla mücadele etmektedir. BM'ye bağlı örgütler, dünya genelinde açlığın artışa geçtiği uyarısı yapıyor, çatışmalar ve iklim değişikliği nedeniyle yüz milyonlar yetersiz beslenirken, çocukların açlık nedeniyle gelişemediklerine dikkat çekmektedir. AB ülkeleri de sadece ve sadece yani yarın aç kalacağının hesabını şimdiden yaparak Türkiye yi kendi bünyesine almak için canı çıkıyor aslında. Bizimle dans ettiklerine bakmayın. Hani derler ya dışı bizi içi kendilerini yakıyor. Şimdilik öyle görünüyor. Çünkü bir gün tepe taklak gideceklerini çok iyi biliyorlar. Manevraları gel -gitleri de normal. Sorun uyum muyum yasaları veya Türkiye’nin bir takım problemlerini halletmesi falan değil. Aşağı tükürseler sakal yukarı tükürseler bıyık, sayılamayacak menfaatleri var var ama inanç meselesini nasıl halledecekler. Onlar Hristiyan kulübü biz Müslüman bir ülkeyiz. Günün birinde her şey tamam arkadaş tamam ama şu inanç, iman, din işi ne olacak biz haçlı siz Hilal diyecekler açıkça. Bir defa bizim inançlarımızdan, mukaddeslerimizden vazgeçemeyeceğimizi de çok iyi biliyorlar. İşte o zaman zurna son delikten ötecek. Zaten yıllardır onlar dışardan yerli işbirlikçileri içerden bir türlü halledemediler bu işi. Bir ankette Türkiye de kendini dindar olarak niteleyenlerin oranı 93.2 ye yükselmiş. Bakın o zaman ne olacak. Hele o gün bir gelsin. Aç köpek fırın damı delermiş. Açlığın kıtlığın zorundan itirazsız ve temyizsiz tek bir madde ve oy birliğiyle “Eyvallah sizin inandıklarınıza biz de inandık iman ettik “diyecekler. Bunu, çok zor ve uzak bir ihtimal olarak görüp ve de şaşırmamak lazım. Belki bizler şahit olamayacağız ama günün birinde bu iş böyle olacak diye düşünüyoruz. Tek dişi kalmış canavar değil mi bunlar? Hiç dinlemezler acıkınca yavrularını dahi yerler. Vesselam…