HALİL ÖZCAN

İnsanlık ve kendimize gelebilmek adına Emperyalist güçlerin faaliyetlerini yakından takip etmek ve iyi anlamak zorundayız. Zira tek millet olan küfür her devirde metot değiştirerek ve sinsice saldırmaktadır Hepimizin bildiği gibi o hain planlarını ve emellerini gerçekleştirmek üzere süratle toplumları yozlaştırarak, milli kültürlerinden, ahlak anlayışlarından uzaklaştırmaktadırlar. Maddeyi dolayısıyla teknolojiyi kullanarak adaletin yerine zulmet ve vahşeti ihdas edip acımasızca insanlığı içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadırlar. Tarihlerinde alkışlanacak bir fotoğraf bulunmayanlar parça parça ettikleri ülkelerin içinde yönetici sıfatındaki devleştirilmiş cüceler marifetiyle de işlerini kolaylaştırmaktadırlar. Tarihi şanla şerefle dolu ülkemizde de bu yangını yaklaşık 250 yıl önce yakmaya başlamışlar ve bu yangın her yerimizi sarmıştır. Öyle ki insanımızın yediğinden, içtiğine tüm hayatına müdahale ederek etkili olmuşlardır. İşin ciddiyetini bilmemize rağmen, maalesef insanımız bu oyun ve dalaverelere kısa sürede alet oluvermektedir. Her gün çevrilen filmlerinden dönen fırıldaklardan aklıselim sahipleri ders ve tedbir alıp kendini, çoluk çocuğunu bu tehlikeli gidişten koruma mücadelesi verirken, “Benim için fark etmez, hangi dünyada yaşıyoruz, medeni dünya da özgürlük istiyorum, dilediğim gibi yaşamalıyım, yaşamda sınır ve sansür tanımıyorum.” Diyebilen beyin özürlüler ise onları alkışlamaya, arzuladıkları gibi inanmaya ve yaşamaya devam ediyorlar. Film, festival, güzellik, şarkı yarışmaları, ahlaksız diziler vb. çirkefliklerle toplumun hayâ damarını çatlattıkça zevk ve heyecan duyuyorlar. Çıkan fatura ağır felaketlerle doluyor, kimsenin de gıkı çıkmıyor. Ele aldıkları ve işlerini bitirmek istedikleri toplumlarda uygulamaya koydukları planların hepsi ayrı ayrı araştırma ve inceleme konusudur.

Vahyin ve peygamberin getirdiği emir ve yasaklarda insanoğlunun dünya da ve ahirette huzur ve saadetine dair kesin bir sonuç görülür. Materyalistlerin getirdikleri emir ve yasaklar ilk bakışta her ne kadar insanlığın dünyalık huzur ve rahatına yönelik gibi görünse de felaketle sonuçlanmakta, bıraktığı iz silinememekte oluşan enkaz kaldırılamamaktadır.

Son yıllarda ortaya atılan medya da ikide bir karşımıza çıkarılan yakın akraba evliliğinden dolayı çocukların bedensel ya da zihinsel özürlü doğdukları ileri sürülmekte, sağlık kuruluşlarının da bu konuda hem fikir oldukları görülmektedir. Zira bu konuda da söz konusu zihniyetin imzası vardır. Bir defa yakın akraba evliliğine konu olan taraflar başlıca; teyze, amca, hala ve dayı çocuklarıdır. Peki, kitabımızda kimlerin kimlerle evlilik yapabileceği açıkça anlatılmış bir sınır çizmiştir. O halde bizi bizden iyi bilen rabbimizin koyduğu kuralı önderimiz efendimiz, Hz. Muhammed (SAV) de bize göstermiş ve örnek olmuştur. Allah’ın ve resulünün izin verdiği bu mesele nasıl olur da insanların aleyhinde olur ve de zararlı sonuçlar doğurabilir!

Asıl bu tezi ortaya koyanlarda bir problem var demektir. Şimdi burada şu evlilik veya karşı cinsler arasındaki münasebetlere bir göz atalım. Toplumumuz da bir erkek bir kadınla 5-10 yıl beraber oluyor ve evliliği henüz düşünmediklerini söyleyebiliyor.(Elbette nikâhsız). Kadın boşanıyor iddet müddetini beklemeden evlilik yapıyor, bir kadın dilediği erkekle arkadaşlık kurabiliyor. Adını flört koyup ilişkilerine kendince geçerlilik ve haklılık kazandırıyor. İnternet ile her türlü ilişkiyi kurabiliyor ki, buz gibi zinadır. Boşadığı kadını bir süre sonra özür dileyip yeniden alabiliyor. İçki âlemleriyle düğün yapıp sarhoş olan erkek sarhoş olan kadınla zifafa girebiliyor. Yasak ilişki adı altında dünya ya gelen çocukları bir köşeye terk edebiliyor. Gençlik ayaklarına yatıp Allah’ın(CC) koyduğu sınırı aşarak karşı cinsle göz göze, el-ele, burun buruna, gezip tozabiliyor ve bunda hiçbir beis görmüyor. Sözüm ona sanatçı olduğunu söyleyen birileri sahneye çıkıp milyonlarca kişinin önünde onun bunun kızını gül koklar gibi kokluyor, sarıp sarmalıyor. Cinsel anlamda o kadar çok ileri gidiliyor ki gazeteler bu ahlaksızlıkları basmakta TV’ler sunmakta adeta yarış ediyor. Birçoğunu yazmaya ahlak anlayışımız izin vermiyor. Toprağı altımızdan kaydıracak o kadar çok rezalet ve felaketler yaşanıyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Sonuçta bir alay p.ç zuhur ediyor. Sonra çift kafalı, elsiz, ayaksız, çift organlı mahlûklar meydana geliyor. Allah’ın koyduğu sınırı aşanların akıbeti elbette böyle olacaktır. Sonra anasını, babasını sürüm sürüm süründürecek, toplum bu tip özürlüler ile dolup taşacak ve siz bunlar için özel hastaneler, iyileştirme merkezleri açmak, özel bakıcılar tutmak ve devlet özel bütçe ayırmak zorunda kalacaktır. Şu ahmaklığa bakın, bunlara başka kılıf bulamayınca yakın akraba evliliğinin olumsuz sonuçlarından bahsetmeye başlıyorlar. Yazıklar olsun. Vesselam.